PANDEMİNİN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ

Pandemi dönemi çağın en etkili ve hala devam etmekte olan sorunlarından biri olmaktadır. Bu durum toplumsal açıdan varolan düzeni bozmaktadır. Toplumsal, maddi ve manevi olarak, duygu durum olarak hayatımızı olumsuz yönde etkileyen pandemi dönemi özellikle de çocuklar için daraltılan bir çember gibi görülmektedir. Günümüz çağında yaşanılan bu sorun çocukların toplumsal hayatının engellenmesine, kimlik kazanımının kaybedilmesine ve  çevreye katılımının azalmasına sebep olmaktadır. Yaşadığımız teknolojik çağda bilgiye ulaşmak ne kadar kolay olsa da, okul çağında ki çocukların pandemi koşullarından dolayı okula gidememesi, bilgi birikimi açısından dış dünyaya karşı sınırlı kalabilmektedir. Pandeminin yarattığı değişimler, yeni oluşumlar, çocuklar üzerinde kırıcı bir etki bırakmaktadır. Pandemi döneminde okulların kapanması çocukları sadece eğitim konusunda değil aynı zamanda sosyal olarak, duygusal olarak ve gelişim olarak olumsuz bir etki oluşturmaktadır. 

Pandemi dönemi boyunca bu etkinin devamı çocuklar için sadece okul açısından değil aynı zamanda da ailesi açısından da önemli olumsuz yanlarını oluşturmaktadır. Pandemi döneminin getirmiş olduğu ailelerde oluşan ekonomik  sıkıntılar, aile içi stres, belirsizlik ve yasaklarla birlikte aile bireylerinde alışık olunmayan bir süreç halini almaktadır. Aile içinde ebeveynler ile çocuklar arasında çatışma, anlaşmazlık ve kötümser durumlar yaşanmaktadır. Çocukların pandemi döneminde dijital dünyaya daha çok kendini kaptırması, sürekli olarak tablet, telefon, bilgisayar gibi teknolojik aletlerin kullanımının yüksek oranda artması çocuklarda sosyal aktivitenin azalmasına, aile içi iletişimi kısıtlanmasına, çocukların kendisini ifade etme becerisinin düşmesine yol açmaktadır.

Genel anlamda pandemi dönemi çocukların açılacağı ve gelişeceği açıyı belli oranda azaltmaktadır.  Sadece okul düzeyinde ki gelişim duraklaması açısından değil, aynı zamanda psikolojik olarak çocukların üzerindeki etki kalıcı bir iz bırakmaktadır. Çocuklar için pandemi dönemi  gelişim evrelerini eksik şekilde tamamlama, teknolojik aletlere eskisinden daha çok bağımlılık, cümle kurma konusunda yaşanan sıkıntılar, ifade etme becerisinin azalması gibi çeşitli olumsuzluk içeren ve yaşanan durumlar ortaya çıkmaktadır. 

Pandemi döneminde dijital dünyaya giriş hiç olmadığı kadar fazla kullanım alanı bırakmakla birlikte çocukları olumsuz yönde etkileyen diğer bir durum ise teknoloji ile iç içe  girmiş bir vaziyette günlerini geçirmeleridir. Çocuk tüm gününü telefon,tablet, bilgisayar gibi teknolojik aletlerle geçirerek sosyallik kavramını kısıtlamaktadır. Aile ile geçirilen zaman azalmakta ve çeşitli oyunlar oynarken çocuklar oynadığı farklı oyunlardan etkilenmektedir. Pandemi döneminde çocukların eğitime bakış açısı da  bu noktada  değişkenlik göstermektedir. Pandemi döneminde Uzaktan eğitim sistemi uygulanan çocuklarda dikkatin hemen dağılması, fiziki bir ortamda ders anlatılmadığı için çocuğun dersi dinleyememesi, bunun sonucunda verilen eğitimin de alıcı konumunda sağlıklı olmaması, genel anlamda çocukları olumsuz yönde etkilemektedir. 

Son olarak pandemi döneminin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri kapsamında ailelere büyük rol düşmektedir. Aileler çocuklarına pandeminin tam olarak ne olduğunu anlatmalı, bir aile ortamı kurarak nasıl sosyalleşmesi gerektiğini bildirmeli, aile kavramı çerçevesinde çeşitli öğretici ve bilgilendirici oyunlar sunarak birlikteliği sağlayıcı aktiviteler düzenlemeleri gerekmektedir. Bu sayede çocuk tamamen dijital dünyaya kendini adapte etmemek ile birlikte, öğrenme merakını anne-babası sayesinde her zaman aktif bir şekilde tutacaktır. Pandemi döneminde çocukların üzerinde bulunduğu stres ve psikolojik durum, ailenin etkin ve bilgilendirici katılımı ile birlikte  sağlıklı bir süreç geçirmelerine yardımcı olmaktadır. 

ÇOCUKLARDA PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLAR VE ANLAMLAMALAR

GİRİŞ:
Öncelikle bu çalışmada yapılacak olan şeyleri kısaca anlatmak gerekmektedir. Mevcut bu çalışma örnek olay üzerinden çeşitlenerek verilmiştir. Bu örnekler arasında bir sınıf kapsamında engelli, özel ihtiyaçlı bireyler, ciddi astım rahatsızlığı olan, asperger sendromlu, ciddi öğrenme bozukluğu olan ve hiperaktivite bozukluğu olan çeşitli öğrenciler vardır.İlk önce çeşitli kaynaklardan,akademik makalelerden yararlanılarak bu rahatsızlığın tanılarını belirtip daha sonra tedavilerine bakıp ve son olarak ta bize verilen soruları toplum doktorları olarak bir sosyolog gözünden cevaplayıp yeni çözüm önerileri sunmaya çalışılmaktadır.

ASPERGER SENDROMU:
Asperger sendromu çocukluk döneminde başlayan ve sosyal etkileşimi zorlaştıran bir sorundur.En önemli belirtileri de aşırı içe kapanıklık,iletişim sorunu ve beceri zayıflığıdır.Kanner’la aynı dönemlerde Almanya’da Asperger(1944) tarafından tanımlanmış olan,otistik çocuklara benzeyen fakat daha üst düzey işlevlere sahip çocuklar ise(Sucuoğlu,2003) asperger sendromlu çocuklar olarak adlandırılmıştır.Asperger sendromunu otizmden ayıran temel özellik dil gelişiminde ve bilişsel gelişimde otizmde olduğu gibi gecikme ya da gerileme olmamasıdır(Kırcaali-İftar,2005 & Korkmaz,2003).
Asperger sendromlu bireyleri, normal dil gelişimine sahip olan, ancak sosyal etkileşim davranışlarıyla, tekrarlayan, törensel davranışlarıyla otistiklerle aynı özellikleri gösteren bireyler olarak tanımlamaktadır. Ayrıca asperger sendromlular arasındaki ayrımın açık ve net olmadığı düşünülmektedir(Myles,2004).

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZKLUĞU:
Dikkat, konsantrasyon, hareketlilik ve dürtü kontrolü alanlarındaki sorunlarla karakterize olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu(DEHB), çocukluk çağının en sık görülen psikiyatrik bozukluklarındandır. Tedavi edildiği zaman sağlanan belirgin düzelme, tedavi edilmediğinde psikiyatrik ve sosyal sorunlara yol açabiliyor. DEHB, göreceli olarak sık görülen bozukluktur ancak yapılan çalışmalardaki farklı yöntem ve tanı koyma ölçütleri nedeniyle kesin bir görüş birliği yoktur. Bu gibi durumlar bazı şekilde davranış bozukluklarına da yol açabilir. Çocuğun çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı, iç çatışmalarını, davranışlarına aktarması ile birlikte oluşur. Hiperaktivite bozukluğuna paralel olarak ta çocukta hırçınlık, sinir hali  davranış bozukluklarına girer. Gelişim basamaklarında karşılaşılan sorunlar olağan ve geçicidir, fakat çocuk bu dönemlerinde çevresindeki yetişkinlerin, anne-babanın, öğretmenlerinin yanlış tutumlarına maruz kalırsa veya sorunlarını çözerken engellemelerle karşılaşırsa, bu sorunların çözümü ileriki yaşlarına ertelenir buda olağan soruları kalıcı kılar.

BELİRTİLER:
Enerjiktir, kıpır kıpırdır.
Başladığı işi bitirmekte zorlanır.
Sakin duramaz ,düşer, parmaklarını tıklatır, yüksekten atlar.
Aklına geleni söyler(Ancak çoğu zaman mazur görülmez).
Kazaya eğilimlidir(Tehlike arz eder).

DİKKAT EKSİKLİĞİ OLAN ÇOCUK
Dikkatini 1-2 dakikadan fazla konu üzerinde yoğunlaştıramaz(Buda öğrenmesini engelleyen önemli bir faktördür).
Aklı kolay karışır.
Bir yere odaklanmakta ve dikkatini devam ettirmekte zorlanır.
Unutkandır(Beyin gelişimini engelleyebilir). 

Bu belirtiler hastalığın tanınmasında başlıca etkenleri içinde bulundurur. Hal böyle olunca çocuklara verilen eğitim özenle, sabırla ve bilinçli şekilde olmalıdır. İlk eğitim aile de başlar ancak daha sonra okul ve uzmanlaşmış olan çocuk psikiyatrilerinde eğitime ve düzeltmeye yönelik işlevler başlamalıdır.

ASTIM RAHATSIZLIĞI:
Ciddi bir halk sorunudur. Her yaştan bireyi etkileyen tedavi ile kontrol altına alınabilen kontrol edilmediğinde ise günlük yaşamda aktiviteleri sınırlayıcı bir kronik hastalık olarak tanımlanır. Belirtileri arasında öksürük, nefes darlığı, göğüste baskı hissi gibi çeşitli rahatsızlıklar meydana gelir. Belirtilerini etkileyen faktörler ise; Polenler, hayvan tüyleri, bazı besinler(örneğin; süt, yumurta, balık gibi). Tedavi edilme yolları arasında beklentilerin başında belirtileri kontrol altına almak ve sürdürmek, astım ataklarını önlemek, hasta hekim işbirliğinin geliştirilmesi ve astımın iyi değerlendirilmesi gelir. Erken anı her zaman için olası bir olumsuzluğu engeller. Astım hastaları kapalı yerde fazla kalamayacağı gibi toz, akarların olduğu yerde fazla tutulmamalıdır ve açık havada tutulmalıdır. Ayrıca  diğer tetikleyici şeyler ise sigara, hava kirliliği, bazı ilaçlar ve ek hastalıklar olarak bilinmektedir. Astım hastaları bunlardan uzak durmalı klinik kontrollerini zamanında yaptırmalıdır. Astım atak tedavisinde ise çocuklarda astım atak şiddeti belirlenip, hızlıca tedaviye başlanmalıdır. Beş yaş altında ve üstünde olan çocukların anatomik ve fizyolojik özellikleri birbirinde oldukça farklı olduğundan hem kronik astım tedavisi hem de atak sırasında yapılması gerekenler bazı farklılıklar göstermektedir. Tedavi planı belirlenirken hastanın yaşı göz önünde bulundurulmalıdır.

SORULAR:
1)Tüm öğrencilerin en iyi biçimde öğrenmelerini sağlamak ve başarı düzeylerini arttırmak için eğitim programınızı nasıl düzenlersiniz?
Öncelikle sınıf ortamındaki duruma bakarak çeşitli soru cevap tarzında öğrencilerime zekayı geliştirici aktiviteler uygularım, ancak bu akıcı bir şekilde olmalıdır. Durumlarını tespit ettikten sonra aileleriyle toplantılar düzenlerim sınıf dışında, aile içinde bilmem gereken problemler var mı onu öğrenirim. Çocuklarda olası bir hastalık, rahatsızlık var mı yok mu onu öğrenmeye çalışırım. Daha sonra öğrencilerimin empati yeteneğini geliştirmesine yardımcı olurum. Beyinlerini çok fonksiyonlu çalıştırmaya gayret gösteririm. Mesela tahtaya çıkartıp, kendini ifade edebilme yetisini kazandırmaya çalışır, el yazma becerilerini geliştirebilirim. Belli bir sıralama düzenine göre sınıfımdaki zeka seviyesi yüksek olan öğrencimle düşük olan öğrencimi yan yana oturturum bu sayede birbirleriyle yakın ilişkiler kurup zeka seviyesi düşük olan öğrencimin gelişiminde katkıda bulunabilirim. Öğrencilerimin başarı düzeylerini arttırmak için motivasyonlarını artırıcı şeyler yaparım. Sonuçta öğrenmeyi sağlayan ve teşvik eden unsurların başında motivasyon gelir. Daha sonra her derse hazır hissetmeleri için alıştırma-tekrar biçimlerini kendilerine sunarım. Sonuçta çeşitli öğrenme türleri olduğu için bunlar başarı düzeyini arttırmada bize yardımcı olur. Mesela deneme-yanılma yoluyla öğrenme, kavrama yoluyla öğrenme gibi çeşitli materyaller bize oldukça yardımcı olur. Bununla birlikte  bu tür şeyleri öğrencilerime uyguladığımda olumlu sonuç alabilir kendilerinin ruhsal, duygusal, sosyal olgunluk düzeylerini ve eğitim disiplinlerini kontrol altına alıp öğrenmelerine yardımcı olabilirim.

2)Özel ihtiyaçları olan öğrencilerinizin sorunları üzerine eğilmek için neler yapardınız?
Özel ihtiyaçlı öğrencilerin sorunlarına eğilmek için öncelikle çocukların sorunlarının tam bilinmesi gerekir. Bunun gerçekleşmesi içinse biz öğretmenlerin her şeyden önce bilinçli olup, bu tür sorunlar hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olması gerekir. Öğrencilerime sevgi, şefkat, arkadaş çerçevesinde yaklaşmam gerekmektedir. Kısacası ben  özel ihtiyacı olan öğrencilerimin tutumlarını belirleyip sorunu en aza indirgemem ve yeterli donanıma sahip olmam için profesyonel kişilerden destek almalıyım. Öğrenci Koordinatörlüğü ve Engelsiz Bilgi Merkezi gibi kuruluşlardan da aktif şekilde yararlanmalıyım. Bire bir görüşme sağlamalı sorunlarını çözmeye çalışırım ve sınıf içinde tutumlarını ona göre sağlarım. Çünkü; öğrencilerimi anlamam için, başarıya ulaştırıp imkanlar dahilinde topluma yararlı birer bireyler sunmam için ilk önce onlarla sağlıklı bir şekilde iletişime geçmeliyim. Dersin çerçevesini özel ihtiyaçları olan öğrencilerime çevirmeliyim mesela sınav zamanları ihtiyaç duydukları materyalleri onlara sunabilir, o materyallerle sınavlara girmelerine izin verebilirim. Bu sonuçla öğrencilerime karşı oluşan çeşitli aksaklıları ortadan kaldırırım ve eğitimlerine sorunsuz bir şekilde devam etmelerine yardımcı olurum.

3)Öğrencileri sınıflandırmak ve etiketlemek hangi olası sorunları ortaya çıkarabilir?
Öğrencileri sınıflandırmak  belirli bir öğrenci üzerinde yoğunlaşmak diğer öğrencilerin biz öğretmenlere olan tutumlarını değiştirir. Mesela bu sınıflandırmalar diğer öğrencilerin kendini dışlanmış hissetmelerine neden olabilir. Bu ciddi problem olmakla birlikte öğrencinin özgüven eksikliğine yol açar ve yeni sorunlar doğurur. Biz eğitimciler olarak  burada yapmamız gereken objektif bir bakış açısıyla bütün öğrencilerimize eşit davranmamız ve sınıfa hakim olmamız gerekir. Öğrencileri etiketlemek ise ayrı bir problem ortaya çıkarır. Öğrencilerin kendini suçlu hissetmesine yol açar, duygusal benliğini olumsuz yönde etkiler.Sınıfta huzursuzluk hakim olmakla birlikte ders içi katılımını da azaltır. Bu da biz eğitimcilerin en dikkat etmesi gereken konulardan biridir. Hedefimiz objektif düzeyde eğitim verip, öğrencilerimizin yararlanmalarını sağlamak, bakış açılarını genişletmek ve sağlam adımlar atmalarında yardımcı olmaktır. Aksi taktirde sınıflandırarak, etiketleyerek öğrencilerimden verim alamam ve eğitimci kimliğimi kaybetmiş olurum.

4)Derslerinizi farklı öğrenme biçimleri olan öğrencilere göre nasıl ayarlarsınız?
Bu konuyla ilgili öncelikle yapılması gereken şeyler dersin içeriğine göre uygulamalı olarak ve çocukları sıkmadan dersi onlara yönelik eğlenceli bir şekilde en optimum biçimde işleyebilmek ve konuyu kavrayabilmek. Bunun için önerilerden bir tanesi matematiksel düzeyde olabilir. Mesela 2+2=4 olduğunu rakamlarla değil de öğrenciler üzerinden gösterebiliriz. Hem bu şekilde farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrencilerin merakı artacak, ders dinleme kapasiteleri artacak ve diğer öğrencilerle kaynaşma söz konusu olacaktır. Ödül kavramını kullanarak öğrencilerimi yapamadıkları şeyleri yapmaları için bir koşul sağlarım ve bundan ötürü farklı öğrenme biçimindeki öğrencilerim bir şeyleri yapmaya uğraş verirler  ve onları bazı olumsuzluklardan kurtarabilirim. Sonrasında öğrenme olanaklarını hızlandırmak için öğrencilerimle oynamak, onları incelemek ve öğrenim şekillerini keşfederek öğrenme biçimlerini üst düzeye taşımaya çalışırım. Burada biz eğitimcilerin öğretme stilleri de ön plana çıkabilir. Sistematik biçimde öğrencilerime çeşitli teknikler sağlayarak çeşitli tasarımlar sağlarım.Farklı öğrenme biçimleri aslında öğrencilerimizin  yalnızca başarısıyla alakalı değildir onların motivasyonu, tutumu ve katılımı  bu kalıtımın içinde yer alır.Bazı yanılsamalar söz konusu olsa da öğrencilerimizdeki asıl durum öğrenecekleri şeylerin hemen unutulmasıdır. Bunun içinde yapmamız gereken en önemli husus  bir konuyu öğretirken o öğrendikleri konu hakkında düşünmeleri ve kendileri de iz bırakmalı. Bunu başarabilirsek farklı öğrenme biçimlerine sahip öğrencilerimizi gerek sınıf ortamında, gerek oyun ortamında gerekse sosyal hayatta girişken. bilgili ve aktif birer birey olarak topluma sunabiliriz.

5)Ülkemizde Engelli Bireylerin Eğitimi konusunda ne tür yasal düzenlemeler yapılmıştır?
Bu bölümde engelli bireylerle ilgili çıkarılmış olan düzenlemelerin amacı, eğitim ve öğretimle ilgili çıkarılan kanunların eğitsel değerlendirmeleri ve düzenlemeleri bulunmaktadır.
Madde 1-(Değişik:6/2/2014-6518/62 madde)
Bu kısmın amacı; engellilerin temel hak ve özgürlüklerden faydalanmasını teşvik ve temin ederek ve doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirecek toplumsal hayata diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin katılımlarının sağlanması ve engelliliği önleyici tedbirlerin alınması için gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlamaktır.

EĞİTİM VE ÖĞRETİM
Madde 15-(Değişik:6/2/2014-6518/73 madde)
Hiçbir gerekçeyle engellilerin eğitim alması engellenemez. Engelliler, özel durumları ve farklılıkları dikkate alınarak, yaşadıkları çevrede bütünleştirilmiş ortamlarda, eşitlik temelinde, hayat boyu eğitim imkanlarından ayrımcılık yapılmaksızın yararlandırılır. Genel eğitim sistemi içinde engellilerin her seviyede eğitim almasını sağlayacak bütünleştirici planlamalara yer verilir.
Örgün eğitim programlarına farklı nedenlerle geç başlamış engellilerin bu eğitime dahil edilmesi için gerekli tedbirler alınır.
Üniversite öğrencilerinde engelli olanların öğrenimine etkin katılımlarını sağlamak amacıyla YÖK koordinasyonunda, yükseköğretim kurumları bünyesinde, engellilere uygun araç-gereç ve ders materyallerinin, uygun eğitim, araştırma ve barınma ortamlarının temini ile eğitim süreçlerinde yaşadıkları sorunların çözümü gibi konularda çalışma yapmak üzere Engelliler Dayanışma ve Koordinasyon Merkezleri kurulur.
Engelliler Danışma ve Koordinasyon Merkezinin çalışma usul ve esasları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, MEB ve Yükseköğretim Kurulunca müştereken çıkarılan yönetmenlikle belirlenir.
Engellilerin her türlü eğitim, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kabartma yazılı, sesli, elektronik kitap; alt yazılı, işaret dili tercümeli ve sesli betimlemeli film ve benzeri materyal temin edilmesine ilişkin gerekli işlemler MEB ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca yürütülür.

EĞİTSEL DEĞERLENDİRME
Madde 16-(Değişik:6/12/2014-6518/74 madde)
Bireylerin eğitsel değerlendirme, tanımlama ve yönlendirilmesi ile ilgili iş ve işlemler rehberlik ve araştırma merkezi bünyesinde oluşturulan Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu tarafından yapılır. Bu sürecin her aşamasında aile bilgilendirilerek görüşü alınır ve sürece katılımı sağlanır. Eğitsel değerlendirme ve tanılama sonucunda özel eğitime ihtiyacı olduğu belirlenen bireyler için Özel Eğitim Kurulunca rapor hazırlanır ve eğitim planı geliştirilir.
Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu, özel eğitime ihtiyacı olan bireyleri ilgi, istek, gelişim özellikleri, akademik disiplin alanlarındaki yeterlilikleri ile eğitim ihtiyaçları doğrultusunda örgün ve yaygın eğitim kurumlarına yönlendirir.

6)Sınıfınızdaki davranış bozukluğu, görme, işitme, öğrenme bozukluğu olan öğrencileri,otistik ve üstün yetenekli çocukları nasıl tespit edersiniz ve bu çocuklara nasıl bir öğretim uygularsınız?
Sınıfımda çeşitli öğrencilerim olabilir tabi ki  bunların hepsi aynı kapasitede olmayabilir. Ancak benim burada yapmam gereken bu tür farklılıkları görmem ve çözümler aramam. Davranış bozukluğu olan öğrencilerin eğilimlerini sezmek benim yapacağım ilk iştir. Çünkü; davranış bozuklukları çocuğun çeşitli ruhsal ve bedensel nedenlere bağlı, iç çatışmalarını davranışlarına aktarmasıyla ortaya çıkar(Psk. Emre Sipahioğlu, İndigo Dergisi,2014).Dikkat bozukluğu bazen ilgisiz kalınca da ortaya çıkabildiği için gereken ilgi ve şevkati öğrencime göstermeye çalışırım, çünkü öğrencim kendini yalnız hissetmesin. Öğrenme bozukluğu  olan öğrencimi yakın takibe alıp gerek ders içi gerek ders dışı aktivitelere ve sık sık harf tekrarı cümle tekrarı yaptırarak bozukluğunun giderilmesini sağlarım sürekli ve öğrencimi sıkmadan yapacağım alıştırmalar beni olumlu sonuçlara yönlendirir. Üstün yetenekli çocuklar aşırı duyarlılık, dikkatli gözlem yeteneği, hızlı ve doğru kavrama, hızlı öğrenme gibi yeteneklere sahiptir(Ataman, A.(Ed.) 2003). Benim burada yapacağım en temel tespit ders içindeki sorularıma ne kadar sürede yanıt vermesi, sürekli mantık çerçevesinde sorular sorması, sınıfa katılımı  gibi dikkat çeken şeylerle bana gelmesidir. Bununla birlikte kavrama yeteneğini sınıf içinde sergilediği zaman dikkat çekici bir hal alır. İşitme problemi yaşayan öğrencilerime sorular yönelterek ve o sorulara yanıt alamayarak, kendisine seslendiğimde diğer arkadaşlarının bana yönlendirmesiyle ve ister sınıf içi ister sınıf dışı olsun söylediğim şeylerin öğrencinin anlayış tarzına ve cevap tarzına bakarak işitme bozukluğunu tespit edebilirim. Ayrıca otizm sosyal etkileşim, iletişim, ve davranış sorunlarıyla kendini gösteren bir rahatsızlık olduğu için öncelikle bu tür öğrencilerimi sınıfın sosyal hayatına katıp, el becerilerini geliştirici, çeşitli oyunlar oynatarak sınıfa ve arkadaşlarına bağımlı, bohem durumundan kurtarıcı çeşitli aktiviteler sunarım. Birebir eğitim sağlayıp sonra küçük gruplar halinde bir alıştırma evresi gerçekleştiririm. 

7)Düşük gelir grubundan gelen öğrencilerin okul başarısı neden orta ve üst gelir grubundan gelen öğrencilerden daha düşük olmaktadır?
Aslında bunların en temel nedeni aile içindeki ders çalışma ortamı, ailenin bu tür konularda yeterli bilgi birikimine sahip olamaması, ev içindeki durum ve maddi manevi sıkıntılar. Öğrenciler bu tür koşullarda eğitimin eşitsiz dünyasında kendilerini sıkıntıda hisseder. Mesela öğrencilerin eğitimi okullarda belli düzeylerde verilmektedir kişiler belli düzeyin üstüne çıkmak için ek olarak dershane, etüt merkezleri, özel eğitim kurumları gibi bilgi seviyesini arttıracak yerlere gitmek ister. Ancak burada ki asıl sorun orta ve yüksek gelir grubundan gelen öğrenciler bu tür eğitim düzeyini arttıracak yerlere giderken düşük gelir grubundaki öğrenciler gidemiyor. Sonuç olarak ta eğitim düzeyi belli bir aşamadan yukarı çıkamıyor. Eğitimde temel nokta başarı düzeyini attırmaktır ancak eğitimin eşitsizliği maddiyata ve ticari meseleye dayandığı için herkes eşit şekilde faydalanamıyor. En  önemli unsur yakın zamandan günümüze  devam eden ve devam edecek olan şey bu tür eğitim seviyelerinin adaletsizliği olacaktır.

8)Esnek bir sınıf ortamı nasıl oluşturabilirsiniz?
Esnek bir sınıf ortamı oluşturmam için öncelikle sınıf içinde bir planlama yapmam gerekir. Ancak bu kısa süreli olmamalıdır. Öğrencilerimin dersi anlama kapasitelerini tespit edip, ara ara sorular sorup işlevselliği ön plana koyarsam ilk adımı başarıyla tamamlamış olurum. Öğrencilerime öğretirken eğlendirmek, eğlendirirken de düşündürmek benim ikinci adımım olmalı. Bu sayede çeşitli teknikler geliştirerek sınıfımdaki öğrencilerin derse katılımını sağlarım. Öğrencilerim için yapacağım üçüncü adım ise yaşamlarında ki önemli noktaları taşıyan bilgi, birikim, beceri ve alışkanlıklar kazandırmaya yönelik ipuçlarını derste önlerine sermek olur. Birbirleriyle kaynaştırmak için sürekli aralarında öğretmeye yönelik soru-cevap tarzı şeyler yaparım. Bununla birlikte birbirlerine tekerlemeler, maniler, fıkralar ezberletip sınıf içindeki öğrencilerimi kendi aralarında aktif hale getiririm. Birbirleriyle  oyunlar oynatıp, beyin gelişimleri için uygulamalı matematik, resim çizdirme ve hayal gücünü geliştirecek çeşitli öğrenme güdülerini kendiler de barındırmaya çalışırım.

9)Farklı kültürel kimlikleri olan öğrencilerinizin birbirlerinin yanındayken kendilerini daha rahat hissetmelerini sağlamak için sınıfta nasıl bir öğretim yapardınız?
Yapacağımız en iyi şey birbirlerine alışmaları için sıralarında yan yana oturmalarını sağlamaktır. Böyle bir şey yaptığımızda öğrencilerimiz kendi aralarında geç olsa bile alışma dönemi geçirecekler ve kaynaşmış olacaklar. Vereceğim ödevleri birbirleri arasında bir grup oluşturmalarını, beraber yapmalarını ve beraber sunmalarını isterim böylece kişisellik ortamından grup ortamına bir geçiş evresini öğrencilere yansıtırım. Sürekli onlarla konuşur arkadaşlık, kardeşlik, paylaşım kavramlarını kendilerine aksettiririm. Bununla birlikte oyunlarını beraber oynamalarını sağlar ve gözlem yeteneğimle onların gelişiminde katkıda bulunurum. Kötü davranışlar sergilemelerini engellerim, akıcı bir şekilde eğitimlerini tamamlamalarında yardımcı olurum. Farklı kültürel kimlikleri olan öğrencilerimin dolayısıyla farklı örf ve adetlerini de göz önünde bulundurmam gerek. Bu örf ve adetlerin çeşitliliğinden de olumlu yönde yararlanabilirim. Mesela sınıf içinde öğrencilerimin bu tür geleneklerini birbirine tanıtmasını isterim, aralarında oluşacak olan bağları kontrol ederim, kültürel yönde bilgi ve birikim sahibi olmalarına yardımcı olurum. Unutmayalım ki öğretmenlerin öğrencilerine bazı şeyleri öğretebildiği gibi, öğrencilerimizde bize bazı şeyleri öğretebilir. Yaşamımızın verimli kaynağı bu noktalardan geçmektedir.

10)Fiziksel gelişim ergenlerde kişisel ve sosyal gelişimi nasıl etkiler?
Fiziksel gelişim kişilerin organlarının giderek değişmesi ve olgunlaşması anlamına gelir. Kişisel gelişimleri aslında aldığı sorumluluklar, aldıkları disiplinlerle doğru orantılı olabilmekte. Karşı cinse ilgi duymakta, çevrelerinden etkilenmektedirler. Etkilenirken de belli hedeflere ulaşmayı ve gerçekleştirmeyi ister. Ergenlerde sosyal gelişimi olumlu etkilediği gibi olumsuzda etkileyebilir. Kişi ergenlik dönemlerinde dışarıya bağımlı, kimlik kazanma çabasına girişmiş ve saldırgan bir rol izlemiştir. Bir yandan toplumsal gelişim ve uyum yılları olarak algılanabilir. Sosyal gelişim ergenlerde kendi haklarına duyarlı bir tavır sergiler. Kural tanımaz bir hal alır, duyguları ruhsal ve bedensel olarak çok gelişir. Ergenlik döneminde duygularda farklılaşmalar, inişler çıkışlar yaşanabilmektedir. Kişilik gelişimiyle birlikte ergen kişilikler bir gün çok mutlu, diğer gün aşırı mutsuz olabiliyorlar buna da duygu karmaşası demekteyiz. kişilik sosyal gelişimiyle birlikte belli konularda lider olma, söz sahibi olma ve sorumluluk alma eğilimindedir. Bulunduğu çevrede yeteneklerini göstererek hayranlık uyandırmak isterler. Bu konudaki başarısı da özgüvenini de arttıracaktır. Olumlu yanları azda olsa bulunmaktadır. Ergenler ilk önce kendilerini toplumun bir parçası olarak görürler ve birey statüsünü elinde bulundurmaya başlar. Çeşitli aktiviteleri kazanmaya başlar tabi bu gelişime katkı sağlayacak başat faktörde ailedir. Aile çocuklarının yeteneklerinin farkına varmalı, sosyal hayata duyarlı birer birey olarak yarar sağlamalıdır.

KAYNAKÇA:

Binbaşıoğlu C.‘’Öğrenme Psikolojisi’’Kadıoğlu Mat. Ankara,1977)
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi,Özel Eğitim Dergisi, Alev Girli, 2007
Engelliler Hakkında Kanun (Kanun Numarası:5378, Kabul Tarihi:1/7/2005, Tertip:5 Cilt:44)
Psk. Emre Sipahioğlu, Çocuklarda davranış Bozuklukları ve Öneriler, İndigo Dergisi, Sayı:5, 2014)       
(Ataman,A.(Ed) 2003) Özel Eğitime Giriş, Üstün Zekalı ve Üstün Yetenekli Çocuklar. Gündüz Eğitim Yayıncılık, Ankara
ruhsalgelisim.com
psikoterapipsikiyatri.com
gogushast.hastane.akdeniz.edu.tr/astim
(T.C Sağlık Hizmetlerinde Okul Sağlığı Kitabı, Sağlık Bakanlığı,Türkiye,2008.)
(tavsiyeediyorum.com/Uzm. Psk. Feyzullah Alpman/makale)
(İ.Ü Cerrahpaşa Tıp  Fakültesi Sürekli Tıp Eğitim Etkinlikleri, Türkiye’de Sık Karşılaşılan Psikiyatrik Hastalıklar, Sempozyum Dizisi:62 Mart:2008, Prof. Dr. Levent Kayaalp)
Korkmaz B.(2003)Asperger Sendromu. İstanbul: Adam Yayınları
Kırcaali-İftar G.(2005). Otistik Özellik Gösteren Çocuklara İletişim Becerilerinin Kazandırılması. İstanbul: Ya-Pa Yayınları
Sucuoğlu, B.(2003) Otizm ve Otistik bozukluğu olan çocuklar.
Çocuk Dergisi 16(3-4):43-52 , Yıl:2016 Deniz Özçeker, Zeynep Tamay