”İnsan birine bağlanınca o kişiyi hayatının merkezi noktasına alır, bir an düşünür o olmazsa ben ne yaparım, onsuz hayatım anlamsız olur ve hayata dair onsuz bir beklentim olmaz diyerek duygularının esiri olmuştur. Kişi geçmişte yaşadığı duygu boşluklarını öylesine doldurmak ister ki bunun sonucunda kişi de bağlanma problemi ortaya çıkmaktadır. Kişi bağlanma durumunu etkin hale getirerek bağlandığı kişi için her şeyi göze almaya kararlıdır. Sağlıksız olarak nitelendirilen bu ilişki kalıpları insana oldukça zarar verir ve sonu hüsranla biten bir ilişki gözle görülür bir anlam taşır. İnsanı sevmek, ona değer vermek ve hayatı paylaşmak için ortak bir paydada buluşmak elbette ki güzel bir duygudur. Ancak bunu karşılıklı olarak güven ve ölçülü bir şekilde yapmak ilişkiler için temel esasları barındırmaktadır. Aşırı bağlanma ilişkilerde duygu bozukluğuna,strese,özgüven eksikliğine, kişinin yaşam kalitesinin düşmesine ve değer algılarının azalmasına sebep olmaktadır. İlişkilere yüklenilen anlam oldukça derin duygularla beslenerek bir kalıba sığdırılamamış olabilir, mantığın yerini duyguların hakimiyeti aldığı ilişkilerde gerçekleşen olumsuz durumlar ilişkiye gerçek anlamda zarar vermektedir. Aşırı bağlanan birey ilişkilerinde direnç göstermeye her zaman için elverişlidir. Çünkü kaybetme düşüncesi duyguları esir almakla birlikte, sonu istenilen şekilde bitmeyen bir kısır döngü içerisine kişi veya kişileri almaktadır. Fiziksel olarak ayrıldığın kişiden zihinen kopamamak aslında onunla edindiği alışkanlıkların bir sonucu olarak bireyin karşısına çıkmaktadır. Bağlanan kişi ilişkiyi yaşadığı kişinin gidecek olma olasılığını bile düşünmemek ister, ancak diğer yandan da kaygılıdır. Bu kaygı bireyi daha fazla bağlanma içerisine yerleştirir ve daha çok sevmeye daha çok hayatının merkezi noktasına almaya başlar. İlişki yönetimi burada ikinci plana atılmaktadır ve daha sonraki oluşabilecek yoğun sorunsal düzeyler kendisini yavaşça belli etmeye başlar. Birey kendisinin geçmişte yaşadığı duygu eksikliğini, şu an yaşadığı ilişki ile doldurmaya çalışırken bağlanma içgüdüsünü giderek yoğunlaştırır.
İlişkinin sağlıklı bir şekilde yaşanabilmesi adına aşırı bağlanmak yerine değer kavramını karşılıklı şekilde belirlemek, kişinin kendi öz saygısını yitirmeyerek ilişkiye devam etmek, ilişkinin kendisine zarar verdiğini düşündüğü an olur ve olmaz şeyleri mantık çerçevesinde kurarak bunların dengesini kurması, hayat standartlarının daha etkin kullanılması açısından önemli bir durum ortaya koyacaktır. Kişi hayatta tek başına kalabilir, çok sevdiği birinden ayrılmak durumunda olabilir ancak kişinin kendi amacı zorluklarla nasıl mücadele edebilmesi gerektiğini bilmesi gerekmektedir. Nasıl ki mutluluğumuz ya da mutsuzluğumuz sevgiyle bağlandığımız şeylerin niteliğine bağlıysa, kendimize ait değerlerin niteliğini de ona göre belirlememiz gerekmektedir.
Tıpkı Jean-Jacques Rousseau ‘nun “Binlerce şeye bağlanmaya çalışıp, birer birer elimden kaçırdıktan ve tek başıma kaldıktan sonra, tekrar kendi ayaklarım üzerinde durabiliyorum.” sözünde dediği gibi.
Kendinizi her zaman için değerli kılmanız ve kendi lideriniz olmanız hayatın yaşanabilirliliği açısından sizlere verilen bir ödül olmalıdır.